Tweet

SIKÇA SORULAN SORULAR

 

Şizofreni iyileşir mi?

Şizofreni psikiyatride tam tedavisi en zor olan rahatsızlıklardan birisidir. Ancak ilk rahatsızlık ya da erken dönemde fark edilirse hastaların % 20 si iyileşmektedirler. Geri kalan ya da rahatsızlığı tekrarlayanlarda ise kısmen iyileşme söz konusu olmaktadır. Bir kısımda ise hastalık ilerler.

Şizofreni de mucize tedavi var mıdır?

Şimdiye kadar şizofreni için mucize bir tedavi bulunmamıştır. Birçok yöntem ve tedaviye rağmen şizofreni tedavisi ve ilaçları belirlidir ve ana hatları yıllardır değişmemiştir. Son yıllardaki yan etkisi düşük ilaçlar, hastalığı olanların toplumda daha kolay yaşamasına katkıda bulunmuştur.

Şizofrenide hastalık nasıl tekrarlar?

Şizofrenisi olanlarda hastalığın en çok tekrarlama nedeni ilacın düzenli alınmamasındandır. Birçok hasta ilacını azaltır, atlar ya da doktoruna söylemeden keser. Bir diğer neden de ailelerin bu hastalar üzerindeki eleştirisidir. Yoğun eleştirileri ve hastadan çalışma beklentiside bu hastaları sıkıntıya sokup, hastalık tekrarına neden olabilmektedir. Hiçbir nedeni olmayan tekrarlarda ise hastanın ilacını ve hastalığını, psikiyatristi ile yeniden gözden geçirmesi gerekir.

Şizofrenisi olan hasta tehlikeli midir?

Hastalar tedavi oldukları zaman tehlikeleri çok azdır. Ancak bir grup şizofreni hastalığının etkisi altında suç işlediklerinden tehlikelilikleride daha fazla olmaktadır. Özellikle rahatsızlık başlangıcının öncesinde bile saldırgan yapıları ve uyuşturucu kullanımı olanlarda ,tehlikelilik daha fazla olabilmektedir.

Şizofreni ilaçları diyabet (Şeker) hastalığı yapar mı?

Bazı şizofreni ilaçlarının kan şekerinde düzensizliklere sebep olduğu bilinmektedir. Özellikle şizofreni ilaçlarından ikisinin bu tarz sorunlara neden olabildiği bilinmektedir. Diyabet ya da şeker hastalığı eğilimi olanlarda çok gerekmedikçe ilk seçenek olarak kullanılmamalı yada kullanımı dikkatle yapılmalıdır.

Şizofreni ilaçları metabolik sendrom yapar mı?

Şişmanlık, şeker hastalığı, insülin direnci, kan yağlarında düzensizlikler ve yüksek tansiyon metabolik sendrom diye adlandırılmaktadır. Şizofreni ilaçlarından iki tanesi şişmanlık, şeker hastalığı ve kan yağlarında bozulma yaparak metabolik sendrom için risk oluşturabilir. Bu ilaçları kullanan hastaların bu açıdan da takip edilmesi gerekir.

Hipnoz şizofreniyi tedavi eder mi?

Hipnozun şizofreni tedavisinde yeri bulunmamaktadır. Tam aksine bir grup hastanın durumunu daha da kötüleştirebilir.

Şizofreni hastaları ilaçlarını düzenli alırlar mı?

Şizofreni hastalarının aileleri ilaç alımını kontrol etseler de, hastaların çoğu ilaçlarını aksatır, azaltır ya da hiç almaz. Almama nedenlerinin en başında, ilaçların yan etkileri ve özellikle onlarda oluşturduğu uyuşukluk hissi gelir. Ayrıca ilaçların cinsel yan etkileri ve hareketlerde yavaşlama etkileri nedeniyle de ilaç almak istemeyebilirler. İlacı ağızlarına atsalar da, ağızlarında saklayıp tükürebilirler.

Kişilik bozukluğunda en sorun kişilikler nelerdir?

Kişilik bozukluğunda özellikle antisosyal (halk dilinde psikopat) ve sınır kişilik bozukluğu(borderline) en çok kendine ve etrafına sorun yaratan kişilik bozukluğu grubundandır. Bu kişilik özelliklerine sahip olanların, hem kendi içlerinde bir hedef belirleme hem de diğerleri ile yakın ilişki oluşturma ve diğerlerinin bakış açısını anlama yönünde problemleri vardır.

Kişilik testleri kişilik bozukluğunu tespit eder mi?

Bireylerin kendileri ile ilgili olumsuzlukları testlerde doğru işaretlemedikleri bilinen bir gerçektir. Testler, birey kendini iyi tanıyor ve kendisinin olduğu gibi testleri doğru işaretliyorsa anlamlı sonuç verir.

Psikiyatrik görüşmede kişilik bozukluğu teşhisi kolay konur mu?

Kişiliği daha iyi tanımlamak için sadece bireyin söylediği değil de etrafının onunla ilgili tanımlamaları da önemlidir. Birçok birey kendi oluşturduğu sorunları kabullenmediği için, ondan kaynaklananları sorun olarak anlatmaz, böylece kişiliğinin anlaşılmasını da engellemiş olur.

Psikopat ne anlama gelir?

Günlük dilde psikopat aslında etrafına sorun yaratan, zarar veren ve vicdani duyguları az olan bireylere verilen isimdir. Genelde hem kendilerine hem de topluma zarar veren birey grubuna bu isim söylenir. Ayrıca psikiyatri kullanımında anti sosyal kişilik genelde psikopat ile eşanlamlı olarak kullanılır.

Kişilik bozukluğu tedavisinde ilaç kullanılır mı?

Kişilik bozukluğu tek başına ilaçla tedavi olan bir durum değildir. Ancak bazı ilaçlar kişilik bozukluklarında ortaya çıkan mizaç dalgalanmalarına, öfkeliliğe ve tepkiselliğin tedavisine yardımcı olarak kullanılmaktadır.

Kişilik değişir mi?

Bireylerin huyları ve karakterleri hem doğuşsal yapılarından hem de sosyal ve kültürel yapıdan oluşmaktadır. Yani kişilik hem doğuştan hem de sonradan gelen öğrenme ve etkilenme ile oluşmaktadır. Ana kişilik temel anlamda kalıcı olsa da, kişilik yapısının getirdiği sorunları birey değiştirmek ister ve bu konuda yardımda alırsa değiştirebilir. Ayrıca, kişilik beyindeki hasarlara bağlı nedenlerle de olumsuz olarak değişmektedir.

Kişilik bozukluğu tedavisinde yatarak tedavi gerekir mi?

Yatarak tedavi genelde kişilik bozuklukları olanların ilave bir psikiyatrik rahatsızlık geliştirmesi ya da kendisi ya da çevresi için zarar oluşturması durumunda yapılmaktadır. Özellikle yurtdışında sınır kişilik bozuklukları için uzun süreli yoğun terapilerin yapıldığı ve yatılı kalınan merkezler bulunmaktadır.

Tehlikeli ve ciddi kişilik bozuklukları var mıdır?

Kişilik bozukluklarında, ileri derecede antisosyal ve sınır kişiliği olanlar hem kendileri hem de etrafları için tehlikeli olma potansiyeline sahiptirler. Bu bireylerin alkol ya da uyuşturucu kullanımı varsa, stres ve gerginliğin olduğu ve öfkelerinin harekete geçirildiği durumlarda karşısındakine ciddi zararlar verebilirler.

Atipik yeme bozukluğu nedir?

Yeme bozukluğu deyince anoreksiya ya da bulimiya akla gelir. Ancak bu teşhislere uymayan aşırı yeme olmadan kusmalar, akşam yemeğinden sonra aşırı yemek yemeler ya da aşırı kilo kaybı olmadan bir anoreksik gibi diyet yapma ya da çok sık olmayan aşırı yemeklere rağmen bir bulantısı varmış gibi davranan bireyler, tipik olmayan yeme bozuklukları sınıfına girmektedir.

Yeme bozukluğunun sonu ne olur?

Anoreksiyası olanlar ele alındığında % 43’ü iyileşir, % 36’sı düzelir, % 20’si uzun süreli yeme bozukluğu geliştirir ve % 5’i ise anoreksiyadan dolayı ölür. Bulimiklerin etkin bir tedavi ile yıllar içinde % 50’si iyileşir, % 20’sinde bulimiya devam eder, %30’unda ise zaman zaman düzelme ve tekrarlamalarla devam eder.

Yeme bozukluğuna ne sebep olur?

Birçok sebebin yan yana gelmesi ile yeme bozukluğu oluşur. Örneğin kalıtsal olarak ailelerinde anoreksiya olanlarda (11.4 kat) daha fazla, ailesinde bulimiya olanlarda ise (3,7 kat ) daha fazla yeme bozukluğu görülür. Bunun yanı sıra rahatsızlık öncesinde şişman olmakta bir sebeptir. Erken adet görme, erken diyete başlama da yeme bozukluğunun başlamasında risk oluşturmaktadır. Özellikle yeme bozukluğu öncesinde aile içi ilişkilerde ya da yakın ilişkilerde önemli bir sıkıntının olması da sık rastlanılan bir sebeptir. Ayrıca kültürel olarak zayıf ve inceliğin güzel olmakla eşdeğer olarak görüldüğü günümüzde, bu konu da bir risk oluşturmaktadır.

Diyet yapma yeme bozukluğu başlatabilir mi?

Yeme bozukluğuna eğilimli olanlarda diyet yapmak yeme bozukluğuna doğru götürebilir. Özellikle diyetini artık yaşamında her şeyin üstüne koymaya başlayanlarda, sağlığını olumsuz etkilemesine rağmen diyetinde değişlik yapmayanlarda ve kilo kaybı konusunda belirlediği sınırların daha da altına inme eğilimini gösterenler riskli diye düşünülmeye başlanmalıdır.

Erkeklerde yeme bozukluğu olur mu?

Yeme bozuklukları kadınlara özgü bir rahatsızlık değildir. Erkeklerde de görülebilir. Kadınlara göre daha az görülmesine rağmen daha ciddi bir seyir izler. Örneğin anoreksiya her yıl 19/100.000 (yüz bin kişinin 19’unda) arasında görünürken, erkeklerde ise bu rakam yılda 2/100.000 kişi, yani yüz bin kişiden ancak 2 tanesi şeklindedir.

Yeme bozukluğu olanlar kendi kendilerine zarar verirler mi?

Yeme bozukluğu yaşayanlarda bir diğer konu da kendilerine zarar verme eğilimlerinin olmasıdır. Bu, kendine zarar verme amaçlı ilaç ya da zararlı madde alma ya da vücuduna fiziksel zarar verme tarzında olabilir. Özellikle yeme bozukluklarının üzerine eklenen bir psikiyatrik rahatsızlık ve stresli bir hayat olayı kendilerine zarar verme güdüsünü harekete geçirebilir.

Depresyona ne sebep olur?

Psikiyatristler ve doktorlar depresyon kelimesini depresif bozukluk ve ya klinik depresyon için kullanırlar. Günlük yaşamımızdaki geçici üzüntüler, kendimizi kötü hissetmeler depresyon değildir. Genetik, biyokimyasal, fiziksel, psikolojik ve sosyal olaylar depresyona neden olabilirler. Bir bireyin depresyona eğilimli olmasının altında yatan çocuklukta yaşadığı kötü deneyimler ve ailesinde depresyonun olması gelebilir. Zor yaşam koşullarının üstüne bir de sıkıntıya yol açan bir olay ya da fiziksel bir rahatsızlık ilave olursa buda depresyona yol açabilir. Kişilik özellikleri ve evlilik problemleri de depresyona neden olan sebeplerdir. Yaşamda bağlanılan ve sevilen yakınlarını kaybetmekte depresyona götürebilir.

Depresyonun ilaçsız tedavisi mümkün müdür?

Depresyonun ilaçsız tedavi edilip edilemeyeceğine bir psikiyatristin karar vermesi çok önemlidir. Ortanın üstü ve ileri derecede depresyonlarda ilaçsız bir tedavi, tedavinin yetersizliğine ve başarısızlığına sebep olabilir. Özellikle hafif ve orta derece de depresyonlarda kısa dönem psikodinamik terapi, problem çözme terapisi, interpersonal terapi ve bilişsel terapi de kullanılır. Evlilik ve aile içi çatışmaların sebep olduğu depresyonlarda aile ya da evlilik terapisi de faydalıdır.

Hamilelikte depresyon riski ne kadardır?

Kadınlarda depresyon daha sık çocuk doğurma kapasitelerinin olduğu yaş döneminde olur. Bundan dolayıda doğurganlık dönemlerinde depresyona girme riskleri de vardır. Gebelik sırasında depresyonun görülme oranı gelişmiş ülkelerde % 7-15, gelişmekte olan ülkelerde ise %19-25 oranındadır. Doğum öncesi ve sonrası dönemlerde ise bu oran % 7-10 civarındadır. Eğer gebelikten önce depresyon geçirilmişse, gebelik sonrasında depresyonun olasılığı % 50 ye yakındır.

Depresyonun tekrarı engellenebilir mi?

Bunun tam bir cevabı yoktur. Ancak depresyon için önerilen tedaviyi önerilen süre kadar sürdürmek, yaşamda sıkıntı veren olayları çözmek, strese sebep olan nedenleri elden geldiğince kontrol etmek, ruh ve beden sağlığını koruyucu yönde hareket etmek riski önemli ölçüde azaltır. Ayrıca iyi ilişkiler, daha huzurlu bir yaşam tarzı da depresyonun engellenmesine önemli ölçüde destek verir.

Bipolar bozuklukta ilaç ne zaman kesilir?

Manik Depresif (bipolar) bozukluk tekrarlama eğilimi yüksek bir rahatsızlık olduğu için, tedavinin kesilmesi hastanın psikiyatristinin uzun yıllar içinde karar vereceği bir konudur. Özellikle manik bir rahatsızlıktan sonra, iki ya da daha fazla geçirilen ataklardan sonra ve yaşamı bozan düzeyde bipolar 2 tipi rahatsızlıkda uzun süreli (yıllar) tedavi öngörülür. Bu uzun süreden kastedilen en az 2 ile 5 yıl arasıdır..

Bipolar (Manik- depressif) bozukluk iyileşir mi?

Bipolar bozukluğunun tekrarlama riski fazla olmasına rağmen, tedavi ile (ilaç,terapi, hasta ve ailesinin eğitimi, yaşam tarzını düzenleme) bireyin yaşamını önemli derece de bozmadan kontrol altına alınabilir. Bir grup hastada bu bozukluk özellikle birinci rahatsızlıktan sonra tamamen iyileşmektedir.

Bipolar bozuklukta manik dönemi mi üzün sürer, yoksa depresif dönem mi?

Manik dönemi daha hızlı başlar ve tedavi ile hızla düzene girer. Depresif dönem ise daha yavaş başlar ve çok daha uzun süre devam eder. Depresif dönemin tedavisi kısmen düzeldiğinde kendi haline bırakılırsa aylarca sürebilir.

Bipolar bozuklukta en etkin tedavi nedir?

Bipolar bozukluğun ani başlangıçlı manik dönemlerinde daha çok antipsikotikler, uzun süreli koruma gerektiren dönemlerinde ise mizaç düzenleyiciler kullanılır. Depresif dönemlerde antidepresanlar da kontrollü bir şekilde kullanılır. Ancak hasta için en etkin tedavi onun rahatsızlığının yapısına, fiziksel durumuna, ilaca verdiği yanıta ve yaşadığı yan etkilerine göre seçilir.

Bipolar rahatsızlıkta intihar riski var mıdır?

Bipolar bozukluğun özellikle depresif dönemlerinde ya da depresyon ve maninin iç içe olduğu mikst(karışık) dönemlerinde intihar riski vardır. Bireylerin ümitsizliklerinin arttığı, içe kapandığı, rahatsızlık nedeniyle işlerinin ve kişisel ilişkilerinin bozulduğu ve çevre ile ciddi çatışmalara girdikleri ve kendilerini yetersiz ve başarısız hissettikleri dönemlerde özellikle intiharlardan bahsediyorlarsa, önemli ölçü de dikkatli olmak gerekir.

Bipolar bozuklukta sık tekrarlayan hızlı döngülü tip nedir?

Eğer bipolar bozuklukta rahatsızlık yılda 4 ya da daha fazla tekrarlıyorsa ki bu normal rahatsızlık tekrarına göre daha fazladır, o zaman bu rahatsızlığa hızlı döngülü (sık tekrarlayan) tip denir. Tedavisi sık tekrarlamayan tiplere göre az da olsa farklılıklar gösterir.

Bipolar bozuklukta psikotik (mantığın ve doğru düşünmenin bozulduğu ileri derecede akıl hastalığı) dönemi olur mu?

Bipolar bozukluğun hem depresif hem de manik dönemleri çok şiddetli olduğunda psikotik şikâyetlerde (başkalarının duymadığı sesler duyma, mantığın bozulması, garip deneyimler hissetme) olabilir. Bu dönemler rahatsızlığın iyileşmesi ile ortadan kalkarlar.

Bipolar bozuklukta şizofrenide kullanılan ilaçlar neden kullanılıyor?

Bunun birkaç nedeni vardır. Birincisi, manik dönemi durdurmada antipsikotikler (şizofrenide ve mantığın bozulduğu akıl hastalıklarında kullanılan ilaçlar) daha hızlı etki gösterir. İkincisi, bazı antipsikotik ilaçların mizaç düzenleyici (tek başına ya da diğer ilaçlarla beraber) etkileri de mevcuttur. Bazen de bipolar bozukluğun psikotik tablosu oluştuğunda antipsikotik ilaçlar kullanılır.

Bipolar bozukluğunun tekrarlanmaması için nelere dikkat etmek gerekir?

Psikiyatristler arasındaki genel görüş bipolar rahatsızlığın kalıtsal olarak miras kaldığıdır. Ancak gerek genetik gerekse çevre ile ilgili nedenler hastalığın tekrarlanmasına neden olmaktadır. Örneğin günlük yaşamdaki stres ve sıkıntı yaratan olaylar, özellikle hastalığın ilk ortaya çıkmasında etkili olmaktadırlar. Uykusuzluk, gece vardiyasında çalışma, kıtalararası uçak seyahati, sabah çok erken iş için yola çıkmakta hastalığı harekete geçirebilmektedir. Fiziksel egsersiz ve spor yapmak da özellikle endorfin ve monoamin seviyeleri üzerinden bipolar bozuklukta depresyonun önlenmesinde yardımcı olabilmektedir. Ayrıca psikoeğitim de bipolar bozuklukta tekrarı azaltmaktadır. Yani gerek hastanın, gerekse ailesinin hastalık eğitimi, hastalığın tekrarlanmasını engellemede yardımcı olmaktadır. Ayrıca aile baskısının azaltılması, sosyal çevreden destek ve iyi arkadaşlıklar da rahatsızlığın tekrarını önleyici faktörlerdir.

Anksiyete (Kaygı) nedir?

Anksiyete rahat olamama hissidir. Kaygılanma ve evhamı anksiyeteye örnek olarak verebiliriz. Kaygı bazı durumlarda tamamen normaldir ve kaygı yaşamayan insan yoktur. Çok önem verdiğimiz bir sınava girerken ya da bir iş görüşmesinde kaygı (anksiyete) yaşanan bir durumdur. Ancak anksiyete sürekli olmaya başlar ve yaşantımızı olumsuz etkilerse bu bir anksiyete bozukluğu denilen rahatsızlıklara yol açar; panik bozukluk, sosyal fobi yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk ve travma sonrası stres bozukluğu gibi.

Sosyal durumlarda anksiyete (kaygı) bir rahatsızlık mıdır?

Bir grup insan kişilik yapısı olarak daha çekingendir. Sosyal ortamlara daha az karışırlar. Ama ne zamanki bir bireye, özellikle çok tanımadığı insanlarla beraber olmak ve tanışmak korku, kaygı verirse ve insanların onu incelediği, eleştirdiği kaygısı ile insanlardan kaçıyorsa o zaman bu bir rahatsızlık yani sosyal anksiyete bozukluğu olur.

Evham bir rahatsızlık olabilir mi?

İnsanların, özellikle bağlı oldukları ve sevdikleri yakınları için kaygıları olabilir. Özellikle sevdikleri insan riskli bir işe kalkıştığında kaygılanırlar. Ancak bu kaygı aşırı bir evham haline gelir, kendileri ve çevresindekiler bunun aşırı olduğunu söylese bile kontrol etmede de zorlanırlarsa o zaman bu durum yaygın anksiyete bozukluğu denilen bir rahatsızlık olarak adlandırılır.

Ağır ilaçlar anksiyete bozukluklarında kullanılabilir mi?

Yıllar içinde yeni çıkan ve normalde şizofreni ve bipolar bozukluklarda kullanılan yeni ilaçlarların depresyon ve kaygı bozukluklarında kullanımları ile ilgili çalışmalar da yayınlanmıştır. Bu antipsikotik diye adlandırılan ilaçlardan sadece birisinin geniş inceleme yapan yazılarda yaygın anksiyete bozukluluğunun tedavisinde etkili olduğu bildirilmiştir. Bu tarz ilaçların anksiyete bozukluklarında kullanımında faydalarının yanı sıra, yan etkilerinin de hesabı yapılmalıdır.

Bitkisel ve bitki kökenli tedaviler anksiyete bozukluklarının tedavisinde etkinmidirler?

Birçok bitkisel preparat anksiyete azaltıcı etkileri olduğu için, çoğunlukla bireylerin kendileri tarafından kullanılmaktadır. Bazı bitkilerin anksiyete azaltıcı etkileri bilinse de, anksiyete bozukluklarında etkin olduğu geniş çalışmalarla kanıtlanmış bir bitki bulunmamaktadır. Bitkisel tedavilerde bir başka problemde bir bitkisel preparatın içine başka bitkilerde karışabilmekte ve bitkinin yaprağı ya da kökünün ve hatta toplandığı bölge ve mevsime göre de değişiklikler göstermesidir. Ayrıca bitkinin su ya da yağı ile elde edilen aktif maddesi de farklılıklar göstermektedir. Bitkisel tedavilerde en büyük problem, ciddi bilimsel çalışmaların yetersizliğidir.

Anksiyete bozuklukları yaşam boyu sürer mi?

Anksiyete bozuklukları ve anksiyete şikâyetleri tamamen tedavi olsa bile zaman zaman tekrarlama eğilimi gösterebilmektedirler. Tedavinin kalıcı olması için şikâyetlerin tam anlamıyla geçmesine kadar tedaviyi sürdürmek ve tedaviyi psikiyatrist kontrolünde sonlandırmakta önemlidir. Ayrıca şikâyetlerin yeniden ortaya çıkmaması için, yaşam sıkıntıları ile mücadele yöntemlerini geliştirmekte önemlidir. Buna ek olarak, fiziksel sağlığı iyi tutmak, egzersiz yapmak, sağlıklı yemek, kafein gibi uyarıcı maddelerden kaçınmak ve daha sakin bir yaşam tarzı da hastalığı engelleme de yardımcıdır.

Çocuklarda ve gençlerde anksiyete bozukluğu olur mu?

Çocuklarda ve gençlerde de anksiyete bozukları oluşmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan bir çalışmada 13-18 yaş grubunda % 25 oranında anksiyete bozukluğu bulunurken, bunların % 6’sının ciddi derecede olduğu belirtilmiştir.

Panik bozuklukla Agorafobi arasındaki bağ nedir?

Panik bozukluğu olanların önemli bir kısmında agorafobi yani kalabalık ve sıkışık yerlerde kalma korkusu da gelişmektedir. Özellikle ilk panik atak nerede geçirilirse (otobüs, uçak, asansör) bireyler artık kendilerini sıkışık hissedecekleri o alanlara gitmek istememektedirler.

Panik bozukluk öldürür mü?

Panik atak yaşayanlar ölmezler. Ancak panik ataklar insanı ölümden beter hissettirebilir. Ancak altta yatan özellikle ciddi bir kalp rahatsızlığı olanlarda panik atak sağlığı olumsuz etkileyici olabilmektedir.

Panik Bozuklukta uzun yıllar içinde ne olur?

Panik bozukluk yıllar içinde tam olarak tedavi olmadığı zaman stres ve sıkıntılı dönemlerde tekrarlama eğilimi gösterebilmektedir. Bir grup hastada da tamamen ortadan kalkmaktadır. Hastalığa neden olanların ortaya çıkartılması tam iyileşmeye yardımcıdır.

Panik Atak sırasında ne yapmak gerekir?

Aslında panik atak sırasında yapılması gereken tek şey hiçbir şey yapmamaktır. Birçok hasta hastane ve aciller koşar ve burada aldıkları bir sakinleştirici ile rahatlarlar. Ancak her hastaneye gidiş te güven duyarak rahatladıkları için hastaneye gidiş isteği daha da artar ve bir kısır döngüye girilmiş olur. Yani her sıkıntıya girdiklerinde hastanelere koşarlar.

Panik Atak ile Panik Bozukluk arasında ne fark vardır?

Panik atak ani ve sebepsiz olarak oluşan korku ve bedensel şikâyetlerin olduğu bir durumdur. Bireyler yaşamları boyunca bir ya da iki defa panik atak geçirebilirler. Ama panik ataklar tekrarlar ve birey yeni bir panik atak geleceği korkusunu yaşamaya başlarsa ve buda yaşamını da olumsuz etkilerse bu duruma panik bozukluk denir.

Panik bozukluğa ne sebep olabilir?

Panik bozukluğa sebep olduğu belirtilen birçok neden vardır. Ancak genel pratikte iç dünyamızda yaşadığımız ve duygusal öneme sahip olduğumuz değerleri kaybetme tehdidi sıkıntıları harekete geçirip panik için zemin hazırlamaktadır.

Obsesif Kompulsif Bozukluk tamamen geçer mi?

Hastaların birçoğunda obsesyonlar ve kompulsiyonlar (takıntılar ve zorlantılar ) daha azalır ve yaşamı az etkiler hale gelir. Obsesyonlarda % 40’a yakın azalma olması tedavide iyi bir noktaya gelindiğinin göstergesidir.

Obsesif Kompulsif Bozuklukta terapi etkili midir?

Obsesif kompulsif bozuklukta özellikle davranışçı-bilişsel terapilerin yeri vardır. Diğer terapi çeşitleri de bireyin ihtiyacına göre düzenlenmektedir.

Dirençli Obsesif Kompulsif bozuklukta ne yapılır?

Obsesif kompulsif bozukluk kendi içinde zaten tedaviye belli bir zorluk getiren rahatsızlıktır. Ancak bir grubunda rahatsızlık tedaviye daha da az yanıt verebilir. Bu durumda farklı ilaç birliktelikleri ile direnç aşılabilir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (Vietnam ya da Güneydoğu sendromu) (PTSB) nasıl oluşur?

Yaşamı tehdit eden çok etkileyici olaylarla karşı karşıya kalan bireylerin bir bölümünde travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz rahatsızlık oluşur. Burada olayın deprem, savaş, tecavüz, trafik kazası gibi bireyin yaşam bütünlüğünü tehdit eder olması gerekir.

AKÖS Kişiliğinizi ve karakterinizi size söyler AKÖS Kişiliğinizi ve karakterinizi size söyler

Kişiliğinizi ve karakterinizi size söyler

  AKÖS Kişiliğinizi ve karakterinizi size söyler
AİR İlişkinizin ayrılığa mı yoksa beraberliğe mi gittiğini önceden size söyler AİR İlişkinizin ayrılığa mı yoksa beraberliğe mi gittiğini önceden size söyler

İlişkinizin ayrılığa mı yoksa beraberliğe mi gittiğini önceden size söyler

AİR İlişkinizin ayrılığa mı yoksa beraberliğe mi gittiğini önceden size söyler
AER Evliliğinizin geleceğini tahmin eder AER Evliliğinizin geleceğini tahmin eder

Evliliğinizin geleceğini tahmin eder

AER Evliliğinizin geleceğini tahmin eder
PAT Psikiyatrik rahatsızlık riskinizin ne olduğunu bulun PAT Psikiyatrik rahatsızlık riskinizin ne olduğunu bulun

Psikiyatrik rahatsızlık riskinizin ne olduğunu bulun

  PAT Psikiyatrik rahatsızlık riskinizin ne olduğunu bulun
AİR Akıllı İlişki Raporu AER Evliliğinizin geleceğini tahmin eder